BİZİM SOKAKTAN GEÇEN ASKERLER

Reklam
Reklamı Gizle

Benim çocukluğum ne güzel geçti. Sokakta rahatça oynardık, gece yatıncaya kadar. Annelerimiz de birer kilim serip, dış kapının önünde otururlardı biz oynarken.

Bir gün iki asker, bir adamın ellerini kelepçelemişler, götürüyorlar. Biz çok korktuk. Hepimiz birden kaçtık kapımızın önüne. Askerlerin koca koca tüfekleri vardı. Onları o koca tüfekleriyle, birde nüfus sayımlarında görürdük. Biz sokağa çıkarsak; çabuk evlerinize derlerdi. Biz de kaçar tekrar çıkar oyun sanırdık bunu.

İnsanlarda silahları, ilk çalıştığım köyde gördüm. Neşet Ertaş’ın kasetleri her pencereden çalınırken, zevkine silah atarlardı. Bir de düğünlerde hem içip, hem oynayıp, hem de silah atarlar, hemen hemen her düğünde birileri de yaralanırdı.

Bir yıl sonra evlendim. Çocuklarımız oldu. Yine Ankara’nın köylerinde çalışıyoruz. Yine o köylerde de silahlar atılıyor. Yaz tatillerinde Ankara’da ki evimize geliyoruz. Artık herkeste silah var. Çocuklarımı sokağa çıkarmağa korkuyorum çünkü üçüncü ve beşinci caddeden gelip bizim cadde de çatışıyorlar.

Son gittiğim köyde herkes de silah var. Renkli kabzalı silahlar bellerde. Neden herkes de silah diye sordum. Köy aşağı sokak, yukarı sokak diye ikiye ayrılmış. 1978 / 1980’li yıllar. İki sokak biribirine düşmanmış. Bana yaklaşma silah var demekmiş. Yalnız köyün çok ilginç bir yanı var. Ara sıra askerler köyde silah aramaya geliyorlar. İşte o zaman aşağı sokak, yukarı sokağa haber uçuruyor, askerler geliyorlar diye. 12 Eylül 1980′ de bütün silahları toprağın altına gömdüklerini anlatmışlardı.

Şimdi daha berbat herkese silah alabilme serbestliği, herkeste silah. Silah alan herkeste bir azrail. Kocası karısını, kardeş kardeşi ve kafası kızan, görüşlerini beğenmediği insanları gözünü kırpmadan öldürüyor. Hiç bir eğitimi olmayan, gelişi güzel insanların dilinde iç savaş. Sanırım 2016 yılıydı.Antalya’dan Eskişehir’e öğretmen arkadaşlarımla buluşmaya gittim. Terminalden bir taksiye bindim. Eskişehir’in önce ki halini çok iyi bilirim. Taksiciye çok şanslısınız belediye başkanınız çok iyi çalışmış. Ne güzel olmuş şehriniz dedim. Dememle taksicinin patlaması bir oldu. Sanki her şeyi belediye başkanı yaptı dedi. Ben de şehri güzelleştirmek belediye başkanının görevi dedim. Taksici çok sinirlendi. Yok arkadaş Türkiye bir iç savaş çıkmayınca düzelmez. Ancak bir iç savaş çıkarsa düzelir. Dedi. Biz iyice tartışmaya başladık. Bu arada öğretmenevine de gelmiştik. Kapıda öğretmen arkadaşlarım bekliyordu. Ne oldu Emine hanım rengin sapsarı dediler. Ben de anlattım. Emine hanım pes dediler taksye tek başına biniyorsun bir de tartışıyorsun dediler. Meğer bir başka arkadaş da bir başka taksiciyle aynı şekilde tartışmış. Kim bu cahil insanların kafasına sokuyor bunları bilinmez. İç savaş olan ülkelerin halini görmezler mi?

Ya şimdi kimse kimseye kaşının altında gözün var diyemiyor. Kafası kızan çekiyor silahı. İnsanları koruması gereken polisler bile, koruma işini bırakmışlar, adam öldürüyorlar. Öfke kontrolleri yok. Şiddet yanlısı olan, şiddet gösteren polislerin tümü psikolojik tedavi görmeliler.

Geçen gün yirmi yaşında gencecik bir kızı kahvaltı yaparken öldürdüler. Siyasi görüşü yüzünden. Çok yazık çok. Tüm siyasiler olması gerekeni yapıp olayı kınadılar. Cumhurbaşkanı üç gün şonra kınadı ama arkası hiç olmadı. Bizimkiler olsaydı bırakın kınamayı oh bile derlerdi dedi. Sizin ki, bizim ki de ne? Hepsi de bizim insanımız değil mi? Siz bu ülkenin tümünun cumhurbaşkanısınız.

Olmadı, olmuyor cumhur başkanım! Bu ülkenin birleştirilmeye ihtiyacı var, ayrıştırılmaya değil.

Neyse ben yoruldum, bir çıkar yol da bulamadım. Hep birlikte bir çıkar yol bulmalıyız. Siz biz demeden. Başka TÜRKIYE yok. Gidecek yerimiz de yok. Sahip olmalıyız ülkemize ve insanımıza

Hepinize sağlık ve sevgiler canım arkadaşlarım.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.