ADALET

Reklam
Reklamı Gizle

Öyle kavramlar vardır ki, çok sık kullanmamıza rağmen tek bir cümle ile anlamını bulmakta güçlük çekeriz. Gerek konusu gerekse yaşamımızdaki uygulama alanı ile bu güçlüğü en çok hissettiğimiz kavramlardan biri de “Adalet” olsa gerek.

               Şüphesiz Allah, adaleti, iyilik yapmayı, yakınlara yardım etmeyi emreder; hayasızlığı, fenalık ve azgınlığı da yasaklar. O, düşünüp tutasınız diye size öğüt veriyor.“Nahl suresi, ayet 90

             Türk Dil Kurumu sözlüğüne baktığınızda Adalet: 1.“Hakkı teslim etmek ve kim olursa olsun eşit muamelede bulunmak” Hak ve hukuka uygun davranmak.

                2.Yasalarla sahip olunan hakların herkes tarafından kullanılmasının sağlanması…

                Adalet ve yasalar arasındaki ilişki belirlenmiş ancak şunu da hatırlatmak isterim  ki her yasal olan şey, adil değildir.

                   Hazret-i Mevlânâ ‘ya göre ;

             “Adâlet nedir? Adâlet, meyve ağaçlarını sulamaktır. Zulüm nedir? Dikenleri sulamaktır. Adâleti bilmeyen kişi, kurt yavrusunu emziren keçiye benzer (ki besleyip büyüttüğü zâlim, gün gelir onu da paramparça eder.)”

                Adâlet sahibi ve adâletin tâ kendisi mânâlarına gelen “el-Adl” ism-i şerîfi, Allah Teâlâ’nın esmâ-i hüsnâʼsındandır. (Tirmizî, Deavât, 82/3507)

               İslam’a göre ADALET; İnsan–eşya ilişkilerini,insanların birbirleriyle olan münasebetlerini ve insanın devletle olan alakasını ,Allah (C.C.)indirdiği hükümlere göre düzenlemesidir.

             Platon’a göre adalet, en yüce erdemlerden biridir ve devletin temel davranış kuralıdır.

              Hz.Ömer (R.A.) göre  “Adalet Mülkün Temelidir” (Adalet Devletin Temelidir.)

                   Yine uzun zamandır tanıdığım ve bir zamanlar Kırşehir’de Sulh Ceza Hakimliği de yapmış bir ağabeyim (Mekan Sırakaya) ise şöyle derdi. “Adalet Oksijen gibidir,varlığını kimse fazla hissetmez.ama yokluğunu herkes ve acilen hisseder.”                      Ne güzel ve anlamlı bir söz…

                    Son haftayı “Elmalı davası” ile başlayıp “Tosuncuğun teslim olması” ile kapattık…

                     Mahkeme salonları yetmedi,sosyal medya üzerinden mahkeme kurduk.İfadeler,çizimler ve ses kayıtları dinledik.Sonra bu ses kayıtlarının ve çizimlerin bu dosyaya ait olmadığını açıkladı sayın bakan.Tarafların ve derneklerin beyanları ile juri olduk karar verdik.Peki gerçek ne idi? Bilen var mı? Bence mahkeme heyeti dışında bilen de yok…Ama çoktan karar verdik.SUÇLU!!

                      Adalete inanan veya kararlara güvenen kaldı mı? “Tosuncuk” dışında kendini adaletin şefkatli kollarına bırakan var mı? Peki neden böyle oldu?

                       Birçok neden sayılabilir, Kimilerine göre mahkeme adaletini  sağlayan kadronun

 ( Hakim ,Savcı,Avukat,Katip) yeterliliğin olmaması , adaletin süjelerine göre  delilleri toplama konusunda kolluğun yetersizliği,Bilirkişi yetersizliği,Personel yetersizliği, tarafların mahkemeyi sulandırma çabaları,Vatandaşa göre siyasi iktidarların müdahalesi,İktidara göre Muhalefetçe ele geçirilmiş kadronun direnişi… daha neler neler….

                      Ama gerçek nedeni hiç saymayız.Oysa Adâlet o kadar önemlidir ki ona riâyet eden kimse, kâfir bile olsa dünyada madden yükselir ve öne geçer. Adâlete muhâlif davranan kişi de mü’min bile olsa dünyada geri kalır, maddî ve mânevî sıkıntılara düçar. Âhirette de ayrıca adâletsizliği sebebiyle azâba uğrar.

                       Yani önce kendimize adil olayacağız,aynaya bakıp ben kendime ,aileme,akrabalarıma,komşularıma,memleketime ne kadar  Adilim. Çalıştığım,alışveriş yaptığım,komşuluk yaptığım yerde,girdiğim sınavda,yerleşmek istediğim makam ve mevkii de,girmek istediğim işte kendim için adalet mi istiyorum.İltimas mı? Beş para etmez insanların peşinde “belki bir gün işim düşür “diye pespaye mi oluyorum. Padişahım çok yaşa ! mı diyorum? Kendin için istemediğini başkaları için nasılda istiyoruz.

Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- bir gün:

“–Kıyâmet günü (harâretin şiddetinden ve sıkıntılardan kurtulmak üzere ilk önce) gölgeye koşan sâbikûn kimdir biliyor musunuz?” buyurdu. Ashâb-ı kirâm:

“–Allah ve Rasûlü daha iyi bilir.” dediler.

Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-:

“–Onlar, kendilerine hak verildiğinde onu kabul eden, hak istendiğinde bunu cömertçe veren ve insanlar hakkında hükmederken kendilerine hükmediyormuş gibi davranan kişilerdir.” buyurdu. (Ahmed, VI, 67, 69)

İyi olmak kolaydır, zor olan adil olmaktır. (V.Hugo)   

Zor olana talip olmak umuduyla…..

Anahtar Kelime:

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.