YENİ EKONOMİK POLİTİKA (1)

Reklam
Reklamı Gizle

YENİ EKONOMİK POLİTİKA (1)

BALTA LİMANI ANTLAŞMASI

                Sevgili Dostlar,

                Hiçbir olay birdenbire olmaz. Bugünkü ekonomik düzenimizin anlaşılması için sanırım biraz geçmişe de bakmak lazım… Birkaç yazı olacak ama şimdiden sabır diliyor, takip etmenizi temenni ediyorum.

                Yıl 1830’lu yıllar….Napolyon’un Osmanlıya saldırdığı yıllar, ardından Mısır’da Vali Kavalalı Mehmet Ali Paşa’nın isyan başlattığı II.Mahmut dönemi..

                Osmanlı’nın uzun zaman savaşmaktan dolayı ekonomik olarak sıkıştığı yıllar…İsyanı bastırmak için İngilizler’den yardım istemişiz…İngiliz kurnaz…Karşılıksız olur mu? Teklif edilen anlaşmayı mecburen imzalamışız…Adı Ticaret Antlaşması ama gerçekte “Batış Antlaşması”

           8 Ekim 1838 ‘de imzaladığımız Balta Limanı Ticaret Antlaşması tarihte ekonomi adına imzaladığımız en kötü anlaşma….

                Antlaşma ile İngilizlere; kapitülasyonlarla güvence sağlanan bütün haklar ve imtiyazlar süresiz şekilde devam edecek.

             İngilizler sanayi ve tarım ürünlerini Osmanlı Devleti’nde ayrıcasız bir şekilde satabilecek ya da satış amaçlı satın alabilecek.

             Osmanlı Devleti bütün tekelleri kaldıracak             İngiltere ve kolonilerinde üretilen bütün mallar, değerleri üzerinden yüzde üç gümrük vergisi ödenmek şartıyla Osmanlı Devletine girebilecek. Eğer üretilen mal içeride satılacak olursa ek olarak yüzde 2’lik ek bir vergi alınacak.

                Herhangi bir malı Osmanlı Devleti’nde satın alan İngiliz tacir, bütün iç gümrüklerin bedeli olarak malın kıymeti üzerinden yüzde 9 vergi ödeyecek. Şayet bu mal satılacak olursa yüzde 3 oranında ek vergi daha ödeyecek.

            İngiliz tacir, Osmanlı Devleti’nin en imtiyazlı tüccarının yararlandığı şartlarla ticaret yapma serbestisine sahip olacak…..

              Sonuç ne mi oldu ?

             Osmanlı Devleti İngiltere’nin yan sömürgesi oldu.

             Osmanlı’da Müslüman nüfus daha çok kamu hizmetleri ve tarım ile uğraşırken gayrimüslüm nüfus daha çok Osmanlı ticareti başta Yahudi nüfus olmak üzere Rum ve Ermeni teba tarafından sağlanmaktaydı.Bu anlaşma ve vergi düzeni ile yerli diye tabir edeceğimiz ama aslında Yahudi tacirlerin yabancı tacirlerle yarışması zorlaştı, yerli tacir ticaret ha¬yatından çekilmek durumunda kaldı, üretim azaldı ve küçük işletmeler kapandı, işsizliğin artmasına sebep oldu. Ahilik bu gelişmeler neticesinde önemini kaybetti. Özelikle tacir olanlar olmak üzere yabancı tebaada huzursuzluklar arttı. İngiliz tacirler Osmanlı’yı sömürürken yerli sermaye dışarıya taşındı. Bunun üzerine Tanzimat ve Islahat Fermanları hazırlansa da ortalık yatışmadı. Hatta Islahat Fermanı içerisindeki vergiye ilişkin maddeler ve milliyetçilik akımları ile Yahudilerin elinde bulunan sermayenin ardından Rum vatandaşlarda sermeyeyi ülke dışına taşımaya başladı.

              Tabii bu gelişmeye Islahat Fermanı öncesi Rusya’nın Osmanlı üzerinden sıcak denizlere inme emeli ile başlattığı Kırım savaşı öncesinde 1854’te de ilk defa İngilizlerden 200 bin sterlin civarında bir dış borç alıyoruz ve 1874 yılına kadar 15 ayrı dış borçlanma yapmışız. Bu dönem içinde 239 milyon lira borçlanıldığı halde, hükümetin eline yalnızca 127 milyon lira geçmiş. Bugünkü anlamda cari açık o kadar artmıştır ki bu artışlar bize  1881’de Düyun-u Umumiye idaresinin ilanına  kadar götürmüştür.

Düyun-u Umumiye  1881-1923 yılları arasında Osmanlı İmparatorluğu’nun iç ve dış borçlarını denetleyen kurum,sonrasında her borç alındığında başka adlarla hep olduğu gibi….

                Yeni ekonomik programın gerekçelerini anlatmak adına yarına  devam edeceğiz….

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.