MHP ve AKP’nin Mezara Kadar İttifakı!

Reklam
Reklamı Gizle
MHP ve AKP’nin Mezara Kadar İttifakı!

Av. Bülent Demirbaş

MHP lideri Sayın Devlet Bahçeli son zamanlarda yaptığı açıklamalarda gündem rotasını çevirmeye başladı. Elbette seçimlere bir yıldan çok az fazla zaman kalması karşılıklı olarak ittifaklar dâhili partileri artık hareketlendirmeye başladı. Devlet Beyin tüm açıklamalarında ısrarla Cumhur İttifakının devamına, birlikteliğine ısrarla vurgu yapıyor olması esasında derinlerdeki büyük sıkıntının dışa vurumundan başka bir şey değil. Seçim sathı mahalline girilmiş olması seçime yönelik anket çalışmalarını arttırdığı gibi gerek partilerin gerekse vatandaşların ilgi ve alakalarını da bu yönde artırmış durumdadır.

AKP iktidar partisi olarak çok yıprandı ve yıpranma günden güne güç ve güven kaybetmesi ile de herkesçe gayet net bir şekilde hissedilmektedir. Bunu sadece anketlerde değil, evlerimizde, sokakta, çarşı-pazarda her yerde görmek mümkün. Ekonomi bugüne kadar hiç olmadığı kadar kötü duruma gelerek vatandaşları olumsuz yönde etkilemeye devam ederken artan fatura bedelleri ve durmayan zam bombardımanları halkın belini iyice bükmüş durumda. Vatandaş aç ve perişanken esnaf, üretici, fabrikalar ise sadece çok fahiş elektrik zamları ile dahi çökebilmekte olup pek çok işyerinin iflas ederek kepenk kapatmaktadır.

AKP ise genel anlamda güven ve oy kaybetmesini bir kenara bırakmış nedense adeta bir kara sevdalı bir delikanlı gibi İstanbul’dan başka bir şey düşünememekte, adeta ille İstanbul de İstanbul tek İstanbul sayıklamaları ile ne yapsak da İmamoğlu’na bugün nasıl sataşsak demekten başka bir şey yapmamaktadır. Oysaki bu çabası bazen gülünç durumlara düşmesine neden olduğu gibi insanlarda merak ve şüphe de uyandırmaktadır. Malum AKP döneminde İstanbul Belediyesindeki rant ve haksız kazanç çarkları son yerel seçimler sonrası ortaya dökülmüştü. Elbette insanlar AKP’deki bu delicesine İstanbul sevdasının ardındaki yatan gizemin nedenini maddiyata dayanan bir sevda olarak görmekte ve AKP’ye daha bir şüpheyle bakmaya başlamaktadırlar. AKP’nin gerek ekonomideki gerekse siyasetteki durumunu, gerektiğinde uluslararası konjonktürde düzlemine de bakarak bugüne kadar çeşitli köşe yazılarımda masaya yatırıp inceledim. Yazı arşivimde bununla ilgili yeterince yazı var. Ancak MHP’nin durumuna yeterince eğilmediğimi fark ettim. Zira iktidar her ne kadar AKP de olsa Cumhur İttifakı gerçeği esasında iktidarın durumunu MHP ile birlikte incelemeyi gerektiriyor. Ancak MHP’de yıllarca çeşitli kademe ve teşkilatlarda hizmet etmiş birisi olarak çok zaman elim kaleme gitmedi, yazmaktan imtina ettim. Fakat MHP’nin içerisinde bulunduğu durum artık sessiz kalmayı imkânsız kılmakta, ülkücü dava ve Türk Milliyetçiliği sevdasına adına gerekli ikazları yapmayı zorunlu kılmaktadır.

MHP son zamanlarda yapılan tüm anketlerde hızla oy kaybetmektedir. Bu gayet açıktır, lakin nedenleri gerek genel merkez gerekse taşra teşkilatlarında konuşulmamakta, bilindiği halde görmezden gelinmektedir. MHP Cumhur İttifakının bir üyesi olmasına rağmen reel bir çizgi ve denge politikası oluşturamamış, ittifakı sanki AKP’nin yaptığı her şeyi alkışlama, yüceltme olarak algılamış, bununla da kalmayarak AKP’nin elbette iktidar partisi olması hasebiyle diğer tüm partilerle ve sivil toplum örgütleri ile yaşadığı en ufak bir gerilimde kendisini AKP’nin yılmaz bir savunucusu, koruyucusu, fedaisi ve hatta avukatı addetmek gibi derin bir hataya duçar olmuştur. Bu durum MHP tabanında ve ülkücü camiada endişe ile izlenmekte, tepki almakta, MHP’ye itibar ve oy kaybettirmektedir. AKP genel başkanı ve aynı zamanda Cumhurbaşkanı olan Sayın Erdoğan’a muhalif partilerden bir eleştiri geldiğinde MHP genel başkanı Sayın Devlet Bahçeli’yi neredeyse tüm AKP’li bürokrat ve siyasilerden önce hemen ekranlarda görmemiz ve kendisinin Sayın Erdoğan adına eleştiri yönelten muhalif partilere en üst perdenden sert cevap vermesinin toplumdaki, bilhassa MHP tabanındaki geri dönüşleri çok olumsuz bir boyuttadır. Sayın Bahçeli’nin birkaç gün önceki “Sayın Erdoğan’ın yeniden seçilmesine hukuki bir engel yoktur” şeklindeki açıklaması ise esasında çok derin yeni bir tartışmanın da fitilini ateşledi. Ancak bu konuya ilerleyen yazılarda girmeyi planlıyorum.

Hulasa ve neticeden AKP yaklaşan seçimlerdeki kendisi açısında oluşmuş kara tablonun farkındadır ve hararetle bu kötü gidişattan çıkış yolu aramaktadır. MHP’nin bu durumun neden ve çözümlerini tartışmak yerine adeta ‘hayır efendim AKP haklı, AKP ne yapsa ne etse doğru, onu

eleştirenler ise haindir, teröristtir’ seviyesine dahi çıkabilen bir tutumla AKP savunuculuğu yapıyor olmasının zararlarını yok yere kendisine çektirmekte, tabanını kaybetmekte, adeta uçurumdan aşağıya AKP ile birlikte yuvarlanmayı canı gönülden kabullenmektedir. MHP’nin gerekirse biten bir AKP ile bende bitmeye razıyım şeklinde dahi yorumlanabilecek bu şartsız, koşulsuz sonuna kadar, beraberiz ısrarının neticelerinin neler olacağı önümüzdeki seçimlerde netlik kazanacak, pazara kadar değil mezara kadar anlayışındaki ittifakları anketlere göre birlikte mi bitiyorlar endişesi doğursa da sürpriz sonuçlar da olma ihtimalinin de olduğunu elbette hep birlikte göreceğiz elbette, lakin günümüzdeki pek de iç açıcı olmayan yansımaları da görmezden gelmeyecek, yeri geldikçe asaya yatırmaya devam edeceğiz.

MHP’nin sadece halktan değil, kendi tabanından kopuşumun en önemli kriteri il ve ilçe teşkilatlarının oluşum sürecinde gözlemlenebilmektedir. MHP yerel teşkilatlarını adil ve eşit koşullarda yarışan adayların seçimle kazanması üzerine değil maalesef doğrudan MHP genel merkezince tek aday olarak gösterilen kişilerin tüzük gereği formalite icabı yapılan kongrelerle sözde kazanması(!) üzerine teşekkül ettirmiştir. Bu noktada seçilen kişilerin halktaki ve ülkücü tabandaki karşılıklarına hiç bakılmamış, sırf esasında atanmış olan kişilerce dahi ülkücü tabana ne kadar zarar veya fayda verdiği, ne kadar olumlu veya olumsuz tepki aldıkları, ne kadar tabandan oy kaymasına veya kazanılmasına neden oldukları dahi değerlendirilmemiş, böylece seçime giden yolda çok büyük stratejik hatalar yapılmıştır. Şimdi bu zararların partiye kaybettirdikleri nedeniyle yaşanan baraj altı kalma tehlikesi seçim barajların yüzde 7’lere, belki de ileride yüzde 5’lere düşürülerek aşılmaya çalışılması Cumhur İttifakının genel söylem ve hedefleri göz önüne alındığında tam paradoks ve handikap oluşturmaktadır. Acı ama gerçek olan durum değerlendirmelerimi yaklaşan seçim sathı mahalli sürecinde güncel gelişmeler paralelinde incelemeye, değerlendirmeye, tartışmaya devam edeceğiz.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.