Ekonominin ‘Çöküş’Kitabını Yazmak!
Türkiye ekonomik açıdan tarihinin en kötü dönemlerinden birini yaşadığı, doların 10 TL’yi geçtiği Türk lirasının tarihinde en değersiz seviyeye geldiği, işsizlik oranının tarihi rekor kırdığı, cari açığın büyüdüğü sırada AKP genel başkanı ve aynı zamanda Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan yine herkesi şoke eden bir açıklama yaparak hükümet olarak ekonominin kitabını yazdıklarını söyledi.
AKP genel başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Memur-Sen Büyük Türkiye Buluşması” programına katıldığı gün yaptığı konuşmada, CHP lideri Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nu muhatap alarak,
“Biz ekonominin kitabını yazdık, yazmaya devam ediyoruz.
Ya siz neler yaptınız ki?” dedi.
İşte böyle anlarda ülkenin halinden bihaber bir görünüm arz eden ülkeyi yöneten kişiyi anlamakta zorlananlar olmakta, konuşma o an mı gelişti yoksa Sayın Erdoğan’ı birileri zora sokmak için konuşmasını harfiyen okuduğu promptere bu cümleleri bilerek mi eklediler diye düşünenler çıkmaktadır.
Ekonominin genel durumuna Sayın Erdoğan’ın ‘Ekonomi’ kitabını(!) okumadan önce şöyle bir göz atalım. Dolar kuru Cuma günü piyasaların kapanması sonrasında tarihi bir zirve olan 10 TL’yi ilk kez aştı.
Bu yıl içinde TL’nin dolar karşısındaki değer kaybı yüzde 25’e ulaştı.
Türkiye ekonomisi, bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 9,9 küçüldü.
Yaklaşık 15 milyon kişinin istihdam edildiği hizmetler sektöründe yüzde 25; 5,5 milyon kişinin istihdam edildiği sanayide yüzde 16,5 küçülme olduğu istatistiklere geçmiş.
Elbette bu ekonomik çöküş ve paramızın değer kaybı ağır bir fakirleşmeyi de beraberinde getiriyor.
Kişi başı milli gelir, 9 bin doların altına inerek 8 bin 934 dolara düşmüş. Türkiye 11 yıl önceki düzeyine gerilemiş.
Yani iktidar ekonomik olarak ülkeyi adeta uçurumdan aşağı yuvarlıyor.
Daha önceleri günü kurtarmak için ve algıyı yönetebilmek için döviz kurunu, özellikle de doların düzeyini 7.00’ın altında tutabilmek için milyarca dolarlık uluslararası rezervimizi heba etmiştik hatırlarsanız.
Eski ekonomi haberlerini tararsanız, doları 7.00’ın altında tutmak için önceki aylarda yaklaşık 40 milyar dolarlık rezervin ucuza Türkiye’den çıkış yapan yabancılara satılmış olduğunu görürsünüz.
Sadece bu sene başından itibaren KOBİ’lerin bankalara borcu 218 milyar TL, hane halklarının borcu ise 197 milyar TL artmış.
Pandemi döneminde işsiz gelirsiz kalanlara sahip çıkamayarak millete IBAN veren hükümet, 13 Mart -1 Haziran arası pandemi döneminde Osmangazi köprüsü dahil Gebze-İzmir otoyolu, Yavuz Sultan Selim Köprüsü ve Avrasya tüneli için rantçı yandaş müteahhitlere 1.5 milyar TL ödemiş.
Kullanılmayan, geçilmeyen köprüler için yandaşlara bu halkın cebinden ödenen milyarlarca dolar ‘Ekonomi Kitabının’ kaçıncı sayfasında yazıyor merak etmemek mümkün değil?
Elbette medyada Türkiye ekonomisinin büyüdüğüne ilişkin haberler de var.
Ancak bunların esasında büyüme olmadığı kredi bazlı oyunlarla rakamlarla büyüdü gözüken ekonominin reel verilere bakıldığında halkın aslında daha da fakirleştiğini izah eden pek çok uzman ekonomistin açıklamaları da var.
Örneğin İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Öğretim Üyesi Prof. Dr. Öner Günçavdı,
“Bu pozitif büyümeyi ‘maliyetli’ bir büyüme olarak değerlendirmek lazım” demiş ve özellikle Merkez Bankası’nın 2020 yılında eriyen ve muhalefet ile hükümet arasında polemik konusu olan 128 milyar dolarlık rezerve dikkat çeken Prof. Günçavdı, ekonomi alanında 2020’nin en çarpıcı olayının büyüme değil, rezerv erimesi olduğunu söylemiş.
Prof Günçavdı; “2020’de ekonomide büyüme gerçekleşse de, vatandaşın yıllık geliri dolar bazında son 14 yılın en düşük seviyesine gerilemiş durumda. 2007 yılında 9 bin 735 dolar olan kişi başına yıllık gelir, 2013 yılında 12 bin 582 dolara kadar çıkmıştı.
Dolar bazında kişi başına gelir miktarı, 2013 yılından itibaren düşüşe geçmişti.
TÜİK verilerine göre, kişi başına yıllık gelir 2020 yılında Türk Lirası (TL) bazında yüzde 15 artmış gözükse de, dolar bazında gelirler yüzde 6,7 azalma ile 8 bin 599 dolara kadar indi.
Türkiye ekonomisinin 2020 yılını büyüme ile kapatmasının en önemli nedeni, ekonomi yönetiminin kredi musluklarını açması oldu” diyor.
Koç Üniversitesi ekonomi uzmanı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Kamil Yılmaz ise
“pandeminin başlangıç döneminde Türkiye’nin 2020 yılında ciddi bir küçülme yaşayacağına dair öngörülerin olduğunu ancak bunun gerçekleşmediğini ve bunun en önemli nedeni, çok güçlü bir kredi politikası uygulanması oldu” diyor.
Başta kamu bankaları eliyle olmak üzere kredi arzında büyük bir sıçrama yaşandığını vurgulayan Prof. Dr.
Kamil Yılmaz, “Dolayısıyla kredi bazlı bir büyüme yaşandı diyebiliriz.
Kredi aracıyla talep canlandırıldı.
Bu da ekonomide yüzde 3-5 küçülme beklenirken, tam tersi büyümeye yol açtı” diyor.
Ekonominin kredi yoluyla büyütülmesinin işsizlik ve gelir dağılımı açısından doğru olmayan bir yol olduğunu kaydeden Prof. Yılmaz, “İşsiz sayısı reel olarak baktığımızda 10 milyonu geçiyor.
Bu kesimler, hane halkları pandemi döneminden çok kötü etkilendi.
Türkiye’de ekonomi yavaşlamaya başladığında reçete her zaman kredi hacmini artırmak oldu, bu bir politika tercihi.
Ancak devreye sokulan kredilere zengin kesimler ulaştı ama yoksul kesimler aynı oranda ulaşamadı” şeklinde kötü ekonomik durumun panoramasını çizmiş.
Hiç birimiz uzayda yaşamıyoruz, Türkiye’de ekonominin ne olduğunu hepimiz de gayet iyi biliyoruz.
Televizyon ekranlarından hükümetin tozpembe yalanlarını dinlemekten hoşlananlar dışında açlık ve sefalete sonuna kadar hisseden milyonları uyutmak pek mümkün değil gibi gözüküyor.
Değil ekonominin kitabı, ekonominin ansiklopedik külliyatını da yazsanız hakikat olan Türkiye’de ekonominin çöktüğüdür.
Daha 2019 yılında damat eski bakan Albayrak doların 10 TL’yi bulmasını bazı çevreler çok bekler dedi ama geçmesini dahi hiç de öyle çok beklemek gerekmedi malumunuz!
AKP’nin iktidara geldiği 2002 yılı ile bugünü kıyaslarsak felaket daha da netleşecektir;
1 dolar 1.35TL’ydi şimdi 10,50 TL, 1 gram altın 12 TL iken şimdi 600 TL, mazot 1,3 TL iken şimdi 8,5 TL, dış borcumuz 129 milyar dolarken şimdi 450 milyar dolar, işsiz sayısı 2.4 milyonken şimdi 11 milyon, çeyrek altın 32 TL iken bugün 1000 TL’yi geçti.
Aman Allah’ım… Ekranlardan adamlar bu kara tabloya, bu çöküşe rağmen hiç gocunmadan ekonominin kitabını yazdık diyebiliyorlar ama maalesef birileri halen bu çöküş rakamlarını ‘helal olsun’ diye alkışlayabiliyor!
Para hızla değer kaybetmeye devam ediyor, işsiz ordumuz tarihi rekorlar kırıyor.
Ekonomi kitabında acaba rantçı yandaş müteahhitler, devletten 5-6 yerden maaş alan yalaka partililer, pudra şekeri partisi yapanlar, adam kayırmalarla zenginleşen partililer dışında bu hususlara da yer verilmiş midir elbette halkımız merak ediyor? Türk parasının değerinin korunması elbette milli bir olaydır ve çok önemlidir.
AKP genel başkanı ve aynı zamanda Cumhurbaşkanı olan Sayın Erdoğan yıllar önce 2012 yılında sosyal medyada attığı bir tweet ile bu durumu gayet net izah etmiştir;
“Para, tıpkı bayrak gibi tıpkı milli marş gibi bir ülkenin gücünü itibarını bağımsızlığını simgeler.
Paranın itibarı milletin itibarıdır”