KİMLİĞİNİ MUMLA ARAYAN İNSANLIK

Reklam
Reklamı Gizle

    Nevzat Aksoy

Değerli okuyucularımız herkese dua ve selamla yazıma başlıyorum.Biz bu değiliz, bu beden, bu can bizim, fakat sanki içinde yaşadığımız bu ruh hali, yaşama, insana, inanca, doğaya, kısaca bizleri kuşatan tüm yaşama sanki kör, ve duyu organları iflas etmiş gibi bir hayatı gafletle israf ediyoruz.Uyanmıyoruz, bu gidişle uyanamayacağız.Değerli okuyucularımız, atalarımız, dedelerimiz, nenelerimiz, gün görmüş büyüklerimiz yaşadıkları hayat, anlattıkları hayat, içinde bulundukları  ruh hali, yaşama ve tüm dünyaya bakış ve yaşam halleri bu günküne  hiç benzemiyor.Duyduklarımız ve bize anlatılanlar günümüzle hiçbir paralellik yok.Sanki insanlık bir mum gibi, aydınlıktan karanlığa doğru eriyor gibi bir dünyanın iklimini yaşıyoruz.Evet yanlış duymadınız, insanlık bir deformasyona uğramanın bedelini ödüyor.Bize ne oldu? Biz bu  kadar dünyaya ve tüm yaşama kör olduk.Geçmiş ve günümüzü kıyasladığımızda aramızda dağlarca fark var İnsan, insanlık, din, vicdan, merhamet,komşuluk, akrabalık, arkadaşlık, birbirine saf ve o doğal ilişkilere ne oldu? O bizimle içiçe ve uzakta olmayan hayatları nelere gömdük?Üzülmemek ve içten bir ah çekmemek eldemi? Evet değerli okuyucularımız, insan ve insanlık kendini kaybetti, bizde gerçek vasıf ve kimliklerimize erişmeden, bu hayatı feda ediyoruz.Eskiden belki teknoloji yoktu, insanlar bugün kü gibi aydın değildi.Fakat insanlık damarları vardı.O insanlık damarı, yokluğu, yoksulluğu, acıyı, çaresizliği, imkansızlıkları, zorluğu adeta öğütüyordu.Dinine bağlı, merhamet ve vicdanında, nefsine yenik düşmeyen sağlam bir insanlık, bu insanlıkla gelen aydınlık bir maneviyat iklimi vardı.Şimdi o aydınlık maneviyat iklimi nerde? O iklimi nerde bıraktık? Şimdiki yaşamlarımız, içimizdeki deformasyona uğramış ruh ve iç dünyamız sönmüş, insanlık ve dünyaya ışık vermiyor.O ışığı kaybettiğimiz için yönümüzü ve yolumuzu bulamıyoruz.Rotamız belli olmadığı için yaşam ve hayatlarımızdan hiçbir tat ve lezzet alamıyoruz.Tadı,lezzeti, huzuru, rengi belli olmayan bir zamanın, hala da uyanamamış bir yaşamı ısrarla devam ediyoruz.Evet değerli okuyucularımız, hala bir uykudayız, bakalım ne zaman kendimize ve asıllarımıza döneceğiz.Kendisine yardım edene Allah’ta yardım eder.Cenabı Allah insanlara kaldıramayacağı yükü vermez.İnsanlar kendilerine zulm eder.Bugün yaşadığımız olay ve sıkıntıların baş mimarları insan ve insanlık değil mi? Kardeşi kardeşten, akrabayı akrabadan,arkadaşı arkadaştan, babayı oğuldan, oğlu anne ve babadan, tüm sosyal ve toplumsal, yönetsel, ekonomik, sorunların kaynağı ve baş müessibi insan ve insanlık değil mi? O zaman sorun ve sıkıntıları  uzakta aramamıza gerek yok.Her insan kedi vicdanın bekçisi ve yargıcı olmadır.Evet kişi toplumun aynası, vicdan ve merhametin sahibi, ve kendini yargılayan birer yargıçlar olmalıdır.Geçmiş insan ve insanlık için kalb ve merhameti, insan ve insanlığa bir huzur durağı yaşatmış sa, bugün de insan ve insanlık, nefis ve kör maddiyatın hayat iklimine tama etmeyip, vicdan ve merhametin ışığında o kaybolmuş insan ve insanlık durağını yakalayıp, kendi asıllarında bir yaşamı tadıyla,lezzetiyle  yaşama fırsatına sahip olabilirler.Saygı ve sevgilerimle

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.