CUMHURİYET

Reklam
Reklamı Gizle

 Cumhuriyet haftasında cumhuriyet yazısı yazmak. Ne zor iş biliyor musunuz? Ne yapsam, neresinden başlasam. Dünden mi, yoksa bu günden mi başlaşam bilemedim.

       Falih Rıfkı Atay’ın Çankaya kitabını açtım. Okuyorum, okuyorum ama hiç yabancılık çekmiyorum inanın. Dün neysek, bu gün de aynı sorunlarla boğuşup duruyoruz. Bir farkla dün Mustafa Kemal Atatürk vardı. Bu gün Atatürk’ün gölgesinden bile korkan, ama her türlü hakareti de yapan edepsizler var. Şimdi geçelim kitaba.

         Mustafa Kemal gerçek bir ihtilalcidir. O sonuna kadar her şeyi göze almıştır. Kimseye ne yapacağını da söylemez. Muhalifler ise işlerin kendiliğinden, diledikleri gibi gelişmesini gizli gizli ve hiç biri ortaya atılmayarak hazırlamaktan.başka bir şey yapmamaktadırlar.

        Mustafa Kemal bir ayaklanmadan korkmaz. Ordudaki zafer arkadaşlarına ve halk arasındaki mistik nüfüsuna güvenmektedir. Komutanına ve subaylarına tamamiyle bel bağladığı muhafız kıtası vardir.

      Nihayet 1923 Ekim’inin son günleri gelip çatar. 28’i 29a bağlayan gece Mustafa Kemal’in sofrasında bir toplantı yapılır. Ertesi gün meclisten gelenler ” işin içinden çıkamıyoruz. Böyle zamanlarda liderler vazifeden kaçmamalı buhranın halledilmesi için meclise gelmelisiniz ve meclise yardım etmelisiniz” derler. Mustafa Kemal’ de devlet şeklinin cumhuriyet olmasından başka çare olmadığını söyler. Şüphesiz onu cumhurreisi yapacaklar. Rejim kanunu hükümete de normal kabine mahiyeti verecektir. Mustafa Kemal sabaha doğru ocak 1921 tarihli anayasanın birinci maddesinin sonuna şu fikranın eklenmesine karar verirler. “Türkiye Devleti’nin şekli cumhuriyettir. (  hükümeti cumhuriyedir. )

     Nihayet 29 Ekim pazartesi günü Halk Fıkrası grubu, Ali Fuat Bey’in ( Okyar ) başkanlığında toplandı. Yeni kabine üzerinde çetin tartışmalar yapıldı.

     Muhalifler devlet şekli meselesini bırakalım. Once hükümet işini halledelim veya biz Teşkilatı Esasiye Kanununu tadil edebilir miyiz ? gibi geciktirici tedbirler üzerinde tartışma açmağa çalıştılar. Tarihçi Abdurrahman Şeref Bey ” doğan çocuğun adını koymaktan başka ne yapıyoruz? 23 Nisan 1920′ den beri  memleketi sadece adı konmamış Cumhuriyet rejimi ile idare etmiyormuyduk.

      Fırka toplantısındaki görüşmeler hayli uzun sürdü. Toplantı akşama doğru meclis toplantısına döndü. Mustafa Kemal’i Türkiye’nin ilk cumhurbaşkanı seçtiler.

      İsmet Paşa Cumhuriyet’in ilk başbakanı olarak tarihe geçti.

     Siyasi tartışmalar hiç bitmiyordu. En küçük fırsatta Ankara rejimini kötülüyorlardı. O aylarda Yakup Kadri Karaosmanoğlu’nun ” Akşam” gazetesinde Hilafet ve Hanedan meselelerine temas eden bir yazısı çıkmıştı. Bu meclisteki devrimci takımın bir Cumhuriyet bütçesinde hanedan ve damat maaşlarının yeri olmadığı gibi ” henüz yapılacak işler olduğunu ima eden bir yazısı cıkmıştı. Yakup Kadri’nin bu yazısından dolayı kürside hesap vermeye çağırıldığı gün Meclis’in tekmil hocaları ve muhafazakarları ön sıralara toplanmışlardı. İçlerinden biri elindeki kalemi uzatarak senin iki gözünü oyacağız diyordu.

       Eee fark eden bir şey yok bizim yazarların yazılarını beğenmeyince de aylarca sorgusuz, sualsiz hapis yatırıyorlar. Değişen bir şey yok demek ki.

         Mustafa Kemal bir devrimci olarak, 18 yaşından son nefesine kadar hiç bir taviz ve zaaf göstermeyen  bir idealistir.

         1923’de devrimi gerçekleştirecek ve Tanzimat’tan beri devam eden savaşı sonlandıracak tek otorite Mustafa Kemal’di O bir milli kahramandı. O’nun bir de fikir kahramanı oluşu 1923 gençliği  için,zaferden de büyük kazanç olmuştur. Son asır tarihimizde de askeri zaferler eksik değildir.

       Türk Milleti’nin gerçek düşmanı orta çağın teokratik devletin, müsbet ilim ışığı vurmayan şark kafasının ta kendisidir. Düşman onun dışında değil ,içindedir.

              Görüşmeler başladığı zaman Mustafa Kemal reislik bürosunun karşısındaki geniş oda da idi. Bir aralık bir kaç sarıklı hocanın içeriye koşuştüklarını gördüm. Kürsüde Vasıf nutuk söylüyormuş. Aralarından biri Mustafa Kemal’e atılarak: Paşam Paşam diye haykırdı. Maksadın kitabı kaldırmak bile olsa bize emret yolunu bulalım. ( toplantı salonunu göstererek ) ama bunları söyletme.

        Hilafet ve Şer’iye vekaletini kaldırma tekliflerinin baş imzacıları hocalardı. Bunlar için din ve mukaddesat bahaneden ibaretti. Korkuları halk üzerindeki nüfüslarını ve binbir gelir kaynağını kaybetmekti. Hilafetin dinde yeri olmadığını, o gün hiçbir hocanın cevap veremiyeceği Şer’i delilleriyle isbat eden Seyit Bey’de eski bir hoca idi. Nutkunu büyük bir başarı ile bitirip kürsüden indiği zaman, Mustafa Kemal: Seyit Bey son vazifesini de yaptı diyordu.. Yaşlı ve pek itibarlı bir hoca yanına gelip oturmuştu. Mustafa Kemal onu göstererek: Hilafet’in dinde hiç bir yeri, lüzumu  olmadığını bana öğreten efendi hazretleridir. Öyle değil mi demesi üzerine, efendi hazretleri Hilafet’in dinde hiç bir yeri , lüzumu olmadığını Mustafa Kemal’e öğretmek şerefini ne kadar kıskandığını gösterecek bir telaşla tasdik etti.

       Kurtuluş Savaşı bitmiş. 23 Nisan 1920’de Ankara’da Meclis açılmış. Muhaliflerle Mustafa Kemal yanlıları arasında tartışma hiç bitmemiş. Muhalifler hilafet derdinde, Mustafa Kemal cumhuriyeti kurma derdinde. Halifeliğin kaldırılmasında Mustafa Kemal’in en büyük yardımcıları hocalar olmuştur.

       Demek ki Mustafa Kemal doğru dinin her zaman yanında olmuş, uydurma dini reddetmiştir. O zaman Mustafa Kemal’e dinsiz, ya da din düşmanı diyenler iftira atıyorlar ve çok büyük günah işliyorlar.

      Hiç kolay kazanılmayan kurtuluş Savaşı ve binbir güçlükle kurulan bu Cumhuriyetimizi korumak ve ilelebet devam ettirmek bizim en büyük görevimizdir.Mustafa Kemal Atatürk ve dava arkadaşlarının ruhları şad, mekanları cennet olsun. RAHAT UYU ATATÜRK.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.