ALLAH ile Aldatanlar!

Reklam
Reklamı Gizle

Bülent Demirbaş

Yüce Allah insanlığa gönderdiği kitabımız Kur’an-ı Kerim’in pek çok ayetiyle bizleri uyarıyor:

‘‘Sakın, aldatan sizi Allah ile aldatmasın!’’ (Lukman, 33, Fátır, 5; Hadid, 14)

Din olgusunu yüzyıllardır amacına aykırı olarak şahsi veya siyasi menfaatleri için kullananlar olmuştur, görünen o ki olmaya da devam edecektir. İslam tarihinde Kuran-ı Kerim sayfalarını mızrak uçlarına saplayarak hile ile hilafeti alıp saltanata dönüştürenler de oldu, Abbasiler ve Emeviler gibi İslam’ı hem siyaseten Arapçılığa dönüştürüp hem de Saltanatları için çarpıtmaya çalışanlar da oldu. Türkiye siyasetinde de çok yabancı olduğumuz bir konu değildir bu aslında. Bilhassa Adnan Menderes öncülüğünde Demokrat Parti ile İslam siyasal olgu olarak hayatımıza girmiş, ancak İslam’ı siyasal zırh yapmaya çalışanlar pek çok iddiaya göre tarihin şahitliğinde neticede emperyalist Amerika’ya hizmet etmekten öteye gidememişlerdir. Bu husus Turgut Özal ve ANAP döneminde de pek çok örnekleri ile incelenmeye değer unsurlar barındırmaktadır.

Türkiye’de siyasal İslamcıları ironik olarak eleştirel bir muziplikle inceleyen Aziz Nesin’in ‘Zübük’ adlı eserini, rahmetli Kemal Sunal’ın bu eseri sinemaya başarılı bir şekilde yansıtması nedeniyle bilmeyen yoktur sanırım. Hatta AKP’nin kimi politikaları nedeniyle bu kitap ve film uyarlaması sıkça gündeme yeniden gelmekte, kimileri o eserin günümüzde Türkiye’de neredeyse birebir yaşandığını dahi iddia etmektedirler. Hatta o filmde Kemal Sunal’ın giydiği kareli ceket ile AKP genel başkanı ve aynı zamanda Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan’ın giydiği ceket tarzının dahi aynı olması sosyal medyada çokça espri konusu dahi yapılmıştır.

Türkiye’de Siyasal İslam ve dinin sömürülmesi ile ilgili bir diğer dikkat çekici eser ise rahmetli Yaşar Nuri Öztürk’ün ‘Allah ile Aldatmak’ adlı eseridir. Bu eserde hakikaten sarsıcı pek çok iddia vardır. Öztürk bu eserde Kuran’ın ayetlerindeki ‘Allah ile aldatmayın’ ikazına rağmen İslam’ın ve Allah’ın nasıl insanları kandırılmakta kullanıldığını insanı şoke eden emsal olaylarla yazmaktadır. Hepimizin hafızasında derin bir iz bırakan Bakara-Makara olayını biliyorsunuz. AKP’nin Fetö ile yollarını ayırdığı yıllarda yaşadığı 17-25 Aralık olaylarında AKP eski bakanı Egemen Bağış’ın “her Cuma Bakara-Makara bir ayet sallıyorum” şeklindeki bir ses kaydı çok tartışılmış ve kimi AKP’lilerin İslam’ı, Kuran’ı siyasal emellere alet etmesinin en başat örneği olarak tarihin kayıtlarına geçmişti. Apar topar bakanlıktan istifa ettirilen, halkın dini duygularını sömürerek menfaati için hakirce kullanan Egemen Bağış köşesine çekilmek ve çektirilmek yerine bugünlerde AKP tarafından Türkiye’nin Prag büyükelçisi olarak çalışmaya devam etmektedir. Hakikaten düşündürücü (!)

İslam dininin, Türk siyasi hayatında Siyasal İslamcılar için kendilerini çoğunluğu Müslüman halklara kendini kabul ettirme, politikalarını haklı kılma, meşruiyet kazanma aracı olarak her zaman tercih edildiği pek çok yazar ve düşünür tarafından sıkça iddia edilmiştir. Hatta geçtiğimiz haftalarda bozulan ve kötüye giden ekonomi nedeniyle, büyük açlık ve sıkıntı çeken halkımıza AKP genel başkanı ve aynı zamanda Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan’ın Bakara suresinden ayet okuyarak sabırlı olun, dinimiz öyle emrediyor mealindeki sözleri çok eleştirilmişti. AKP’lilerin ülkenin kaymak kısmını yemesi, rant ve ihalelerle köşeyi dönmesi, 6-7 yerden maaşlar alan pek çok ileri gelen AKP’lilerin olması karşısında sefalet çeken millete Kuran okuyup sabırlı olun denilmesi pek çok kesimce eleştirilmiş, Siyasal İslam anlayışının menfaati için dini kullandığı şeklinde yorumlanmıştı.

Örnekler saymakla bitecek gibi değilken, geçtiğimiz günlerde Siyasal İslam’ın ve bu anlayışın temsilcisi iddiasında olanların zorda kalınca hemen dini kullanmasına ilişkin bir örnek daha Türk siyasi hayatının tarih kayıtlarına girmiş oldu. İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, AK Parti Bursa İl Başkanlığında yaptığı konuşmada “Cenab-ı Allah biliyor. Milletimize hiç ihanet etmedik. Üzerimize ne kadar gelirlerse gelsinler hiç ihanet etmedik. Kim ne derse desin. Onun için sadece bizim yaptıklarımıza bakmayın. Biz kendimiz yapmıyoruz. Biz inanıyoruz ki bize yaptıran Allah’tır,

bize yaptıran Allah’tır, bize yaptıran Allah’tır” dedi. Bu sözler muhalif kesimlerce çok sert şekilde eleştirildi. İnsanların açlığının, işsizliğinin, mağdurluğunun sebebini Allah olarak göstermek, iktidar sanki hiçbir şeyden sorumlu değil intibaını yaratmak doğru değildir denildi.

Bu eleştiriler elbette pek çok açıdan haklı bence de. O halde katiller çıkar ben öldürmedim Allah öldürdü, hırsızlar çıkar ben çalmadım Allah çaldırdı demezler mi? Allah elbette her şeye Kadir, O’nun bilgisi dışında yaprak bile oynamaz lakin dinimizde bir de külli irade, cüzi irade denen şey yok mudur? İnsanlar Allah’ın verdiği aklı kullanarak verdikleri karar ve tercihlerinden sorumludurlar. Allah insana elbette karar verebilme ve tercih edebilme iradesi vermiştir. Eğer öyle olmasaydı cennet ve cehennem yaratılır mıydı? Cehenneme gidenler o suçları biz işlemedik, Allah işletti diyerek haykırmazlar mıydı? Bu bakış açısı ile Süleyman Soylu’nun hükümetin başarısızlık sorumluluklarını Allah’a havale etme girişimi temelsiz olmakla kalmıyor, gülünç ve basit bir hal de alıyor.

Türk halkı temiz duyguları olan, inancı sağlam ve saf olan yüce millettir. Türk Milletin bu hasletlerini siyasi emelleri için fırtsa dönüştürmeye çalışan, dini kullanan, Allah’ın yüce kitabımız Kuran-ı Kerim’in ayetlerinde uyardığı gibi insanları Allah ile aldatan din tüccarları tarihimiz boyunca maalesef hep olmuştur, korkarım ki olmaya da devam edecektir. Türk halkının daha bilinçli olması, daha idrakli olması, dinini daha iyi bilmesi bu tür din tüccarlarının oyununu bozabilecek yegâne yol ve güçtür. Bu minvalde en önemli görevi üstlenmesi gereken kurum Diyanet İşleri başkanlığı olması gerekirken, günümüzde Diyanet İşleri daha çok siyasi iktidara hizmet etme, İslam’ı daha çok AKP politikalarını onaylayan bir retorikle yorumlamaya hizmet ettiği şeklinde ağır eleştirilere maruz kalmaktadır. AKP’nin politikaları haklı çıkarmak ve İslam’ı halkı AKP lehine ikna etmek için kullandığı iddialarına maruz kalan Diyanet İşleri Başkanlığı gerçeğin öyle olmadığına dair ciddi ve güçlü bir savunma geliştirilmeli, iktidarın siyasal oyuncağı haline gelmediğini, Müslüman halkın diyaneti olduğunu ilan etmeli ve hakkındaki olumsuz eleştirileri bir an önce haksız çıkarmak için çalışmalar yapmalıdır. Zira AKP bugün var yarın yoktur, ancak Müslüman Türk Milleti Allah’ın izniyle sonsuza dek payidar olacaktır.

Alemlerin efendisi, mübarek peygamberimiz Hz. Muhammed (sas), Tirmizi’den rivayet bir hadisi şerifinde şöyle buyurmaktadır:

“Ahir zamanda dünya menfaati için dini alet eden riyakârlar çıkar. Sözleri baldan tatlıdır. Bunlar kuzu postuna bürünmüş birer kurttur.”

Anahtar Kelime:

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.