Türkiye’yi Kıskanan Aç, Sefil ve Perişan Avrupa (!)

Reklam
Reklamı Gizle

Siyasetin doğru ile yalanın çoğu zaman harmanlanarak, kimi zaman kâh doğru oranının kimi zaman kâh yalan oranının artırılarak halka sunulduğu bir doğası olduğuna ilişkin insanlarda genel bir inanç vardır. Siyasetçilerin de kimi zaman adeta bu kanaati kuvvetlendirmek ve doğrulamak istercesine müthiş bir azimle uğraştıklarına sıkça şahit oluruz. AKP genel başkanı ve aynı zamanda Cumhurbaşkanlığı görevini de yürüten Sayın Erdoğan’ın geçtiğimiz günlerde yaptığı bir konuşma sadece ülkemizde değil Avrupa ve Dünya’da da geniş bir yankı buldu, hem Türkiye hem Avrupa’da sosyal medyada dahi çok, kimi zaman ti’ye de alınarak tartışıldı. Açıklamanın özü, Amerika ve Avrupa aç, sefil ve perişanken Türkiye’nin böyle olmamasıydı. Hani AKP’nin her zaman dediği Almanya ve dahi Avrupa Türkiye’yi kıskanıyor iddiası adeta artık kesinleşti şeklinde bir hava estirildi. AKP genel başkanı ve aynı zamanda Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan; “Amerika’nın halini, İngiltere’nin halini görüyorsunuz değil mi? Benzin yok benzin. Aynı şekilde Almanya’da kuyruklar, Fransa’da kuyruklar… Yiyeceklerini bulamıyorlar. Elhamdülillah Türkiye’de böyle bir sorun yok” dedi. Elbette bu sözleri olduğu gibi kabul edip akıl ve dimağını araştırmaya kapatıp canhıraş alkışlayanlar da oldu, keza siyasi iktidarlar varlıklarını sürdürme yeterliliklerini bu kesimlerden almaktadırlar. Lakin bu sözleri uyku öncesi masal olarak dinlenilmek için dahi çok abartılı bulanlar da oldu, Avrupa da sosyal medyaya kopan dalga geçme furyasına hiç girmek dahi istemiyorum.

Peki, Sayın Erdoğan’ın kendini gözü kulağı kapalı dinleyip kabul eden kesime sunduğu bu tatlı masalın temelinde neler vardı ve Türkiye ekonomisi gerçekten Avrupa ve Amerika ekonomisine artık nal mı toplatıyordu gerçekten? Elbette gerçeğin bu olmadığını büyük bir çoğunluk gayet iyi bilmekte, zira ortada masallar dışında kapı gibi bilimsel ekonomik veriler var. Evet, geçen dönemlerde kimi zaman bazı ülkelerde gerçekten benzin istasyonlarında bir süre kuyrukların oluştuğu, bazı ülkelerde ise bir ara geçici olarak büyük marketlerin rafları boşalınca yerine yeni mal bulmakta zorlanıldığı görülmüş. Ancak Sayın Erdoğan’ın iddia ettiği gibi yokluktan kaynaklanmamış. Sorun batılı yetkililerin açıklamaları ile net bir şekilde ortaya çıkmış, yani sorun genellikle pandemi döneminde yaşanan kimi aksaklıklardan kaynaklanmış. ABD’de, İngiltere’de uzun yol araçlarında çalışacak insan kıtlığı, yani ciddi bir şoför eksikliği yaşanmaktaymış; bu sebeple yüklü gemiler ile TIR’ların ürün taşımasında aksamalar yaşanmış ve marketlerdeki raf boşlukları malların zamanında oralara ulaştırılamamasından kaynaklanmış. ABD’de haziran ayında 10 milyon iş açığı meydana gelmiş, işçi bulunamıyormuş. İngiltere’nin sıkıntısı ise daha çok yılbaşında Avrupa Birliği’nden kesin kopuş (Brexit) ile ilgili. Rafinerilerde petrol var, ancak tankerleri kullanacak nitelikte şoför bulunamadığı için petrolü benzin istasyonlarına ulaştırma sorunu yaşanmış. Daha önce kamyonları ve TIR’ları AB üyesi Doğu Avrupa ülkelerinden şoförler kullanıyordu, Brexit sonrası onlar ülkelerine dönmek zorunda bırakıldığından ciddi şoför açığı oluşmuş. BBC ülkede 100 bin nitelikli şoför sıkıntısı bulunduğuna dair haber yapmış. Doğu Avrupa ülkelerinden eleman çalıştıramadığı için şimdi kendi vatandaşlarıyla yetinmek zorunda kalmış İngiltere. Bir-iki gün benzin bulunmayınca, marketlerde raf boşlukları görününce, böyle bir olayla daha önce karşılaşmamış bu çok gelişmiş zengin batılı ülkelerde bu durum bir an büyük bir telaşa neden olmuş. Yani AKP genel başkanının açıkladığı gibi batı çöktüğü için veya aç, sefil ve perişan olduğundan değilmiş yaşananlar. Elbette siyasetin masal boyutunu sevip bu konuşmalarla coşup mutlu olan kesimlere bir şey diyemeyiz, kendi tercihleri ile mutlu olmaya devam edebilirler. Lakin bilimsel ekonomik veriler hiç de Avrupa’nın bizi kıskanacağı seviyede olmadığımızı açıkça gösteriyor. Tüm ekonomik verilerde Avrupa ülkeleri hala zengin ve müreffeh, biz ise hala o aç ve sefil dediğimiz Avrupa Birliğine girebilmek için can atıyoruz. TÜİK verilerine göre Türkiye’de Ağustos ayında işsiz sayısı bir önceki aya göre 11 bin kişi artarken işsizlik oranı yüzde 12,1 oldu. Gençler arasında işsizlik oranı yüzde 22,7 olarak gerçekleşmiş. Kişi başına düşen milli gelir dağılımız en düşük seviyelere düşmüş durumda. Dolar bu hafta 9 TL’yi geçti, bizi kıskanan (!) Avrupa’nın Avro’su almış başını gidiyor. Sadece ülkedeki mülteciler değil işsizlerimiz de bizi kıskanan Avrupa’ya gidebilmek ve iş sahibi olabilmek için maalesef çareler arıyorlar. Avrupa devletlerinin zirvelerdeki ekonomik verilerini ise yazmaya gerek bile yok, herkes ekonomi hakkındaki pek çok internet sitelerinden rahatlıkla ulaşabilir.

Kalabalıklar önünde gerçeğe dayanmayan tozpembe hayallere bulandırılıp sunulan siyasi konuşmalarla süper güç olunmuyor maalesef. Türkiye ekonomisinin iktidar tarafından iyi yönetilememesi, ülkenin kaynaklarının yandaş müteahhitlere peşkeş çekildiğine ilişkin her gün duyduğumuz yeni iddialar, hukukun ayaklar altına alınıp yargının siyasi iktidar tekelinde olduğuna ilişkin iddialar ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine açılan onca düşünce özgürlüğüne, temel hürriyet ve hak ihlallerine ilişkin davalar, kapanan ve iflas eden binlerce işyerleri, FETÖ’nün yerini almaya hevesli kimi tarikat ve cemaatlerin iktidardan yüz bulup devlet kadrolarında hızla kadrolaşıp güç sahibi olmaları, halk sefil ve perişanken iktidara yakın kesimlerin rantlar ve 5-6 yerden alınan milyarlarca dolar maaşlara saltanat hayatı yaşaması gibi hakikatler her gün gözler önündeyken Avrupa ve Amerika’nın çöktüğü ama Türkiye’nin uçtuğuna ilişkin yandaş tabanını memnun etme gayretine dayalı bu siyasi iddia ve argümanlara kimleri nasıl inandırmayı düşünüyorlar elbette anlamak mümkün değil.

Türkiye gerek iç siyasette, gerek dış siyasette çok zor günler yaşarken buradan çıkışı bir Rusya’ya bir Amerika Devletine göz kırparak bulmaya çalışması elbette rasyonel neticeler vermemekte, aksine bu politika ile Türkiye süper güçlerden bir ona bir buna taviz veren zayıf bir devlet konumuna düşmek gibi tehlikeli bir duruma düşmektedir. Siz ne kadar yandaşlarınızı memnun etmek için süper güç olma masallarını bir siyasi strateji olarak meydanlarda kullanmaya devam etseniz de hakikatler güneş gibi parlamaya devam etmektedir. Cumhur ittifakının büyük bir yıpranma, oy erozyonu yaşadığı, anketlerde her geçen gün daha da kötüye gittiği, halkta ciddi bir güven ve taban kaybettiği 2023 seçimleri sürecinde elbette iktidarın güç ve nimetlerini kaybetmemek için siyasi her türlü kozunu oynamak isteyecektir. Dileğimiz, bunun insanların kandırılmadan, duygularının incitilmeden, kimsenin burnunun dahi kanamadan (mecazi anlamda) yapılmasıdır. Netice de Türkiye hepimizin ve Türkiye’yi çok seviyoruz. Türkiye’nin masallarla değil de hakikatte büyümesini ve güçlenmesini, milletimizin hak ettiği refah ve esenliğe iyi bir yönetim liderliğinde erişmesini istemek de hepimizin hakkıdır!

“Güçlü olmak hanımefendi olmaya benzer. Birilerine öyle olduğunuzu söylemek zorundaysanız öyle değilsinizdir. “

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.